5 Ekim 2015 Pazartesi

Ahmet Yıldız'ın Eleştirileri: Büyük Yapıtlar Küçük Yapıtlar / Bâki Asiltürk


Ahmet Yıldız, -belki yanılıyorum ama- 1990’larda edebiyat dünyasına giren pek çok genç yazar ve şairin belleğinde Edebiyat ve Eleştiri dergisiyle yer etmiştir. Edebiyat ve Eleştiri, hem bizden önceki kuşağın hem de 1990’ların sonlarında edebiyat dünyasında adı duyulmaya başlanıp da 2000’lerde imzası kabaran şair ve yazarların bir arada bulunduğu bir dergiydi.


Eğri oturup doğru konuşalım; 2000’lerin eşiğinde her iki ayda bir çıkışını sabırsızlıkla beklediğim nadir dergilerdendi. Heyecanlı, canlı, coşkulu, sürprizlerle dolu bir dergiydi ve akademik makale karakteri taşıyan yazılarla genç şiir ve eleştiri örneklerinin bir arada olması dergiye olan ilgimi artırıyordu.
Ahmet Yıldız’la tanışıklığımız da o yıllara dayanır. Kendisini editör olarak tanımıştım ama iyi bir öykücü olduğunu süreç içinde çıkan Genç Kyros’un Yazgısı kitabından öğrenecektim.

Geçen yıl yayımladığı Nizamülmülk’ün Öldürülüşü ise tarihin edebiyata nasıl malzeme olabileceğini göstermesi bakımından bana göre son dönem öykücülüğümüzün üst düzey yapıtlarındandır. Eleştiri yazılarımı takip edenler bilirler, iyi bir öykü ve roman okuruyumdur ve okuduklarım hakkında genellikle bir şeyler yazarım. Geçen yıl Nizamülmülk’ün Öldürülüşühakkında yazmayı çok istememe rağmen bunu yapamamıştım.

Ahmet Yıldız, arası fazla açılmadan, Büyük Yapıtlar Küçük Yapıtlar adlı yeni bir kitapla geldi. Bu kez eleştiri yazılarını okurla derli toplu paylaşmayı amaçlayan yazarın kitabında son dönemlerde edebiyat mahfillerinde tartışılan pek çok konuyla ilgili görüşleri yer alıyor.

Yazıların bir kısmı kapsamlı inceleme-eleştiri görünümünde, bir kısmı ise polemik tadında. Her iki durumda da Ahmet Yıldız’ın biçeminde altı çizilmesi gereken yan, açıksözlülük, doğrudanlık. Günlük hayatta hangi kişilikle yaşıyorsa yazılarında da onu görüyorsunuz. Net, açık, doğruya doğru yanlışa yanlış diyen, düşüncesini kelime oyunlarının kaypaklık ve bulanıklığına kurban etmeyen bir yazarlık tavrı. Bugünlerde eleştiride o kadar özlediğimiz bir yaklaşım ki, insan bu yalınlık karşısında hem şaşırıyor hem özgünlüğü hemen fark ediyor. Eleştirmen olarak kalemine çektiği mürekkebin sertlik derecesi yüksek olabilir. Ama zaten Yıldız’ın amacı da sabunköpüğü eleştirilerin birbirini izlediği günümüz ortamında sözünü sakınmadan davranma eğilimini dikkatlerimize sunmaktır.

Öncelikle, kısa saptamalar halinde yazıların konularını belirtelim: Edebiyat dünyasında bir kurum olarak ödül, yazarın dünyayı kavrayışı, tarih ve edebiyat ilişkisi, edebiyatın sosyoloji ve ideolojiyle bağlantı payı, gerçekçi bakış açısı, modernlik ve postmodernlik, çeşitli kuşaklardan edebiyatçılar (Can Yücel, Yaşar Nabi, Cevdet Kudret, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Veysel Çolak, Ergin Yıldızoğlu, Orhan Pamuk, Ataol Behramoğlu, Aziz Nesin, Enis Batur, Ahmet Erhan, Nevzat Çelik vd.), yapıt oluşturma teknikleri, gazetecilik ve edebiyatçılık, edebiyatta içtenliğin kayboluşu vs.

Konuların seçilişinde genellikle güncel gelişmelerin rol oynadığını tahmin etmek zor değil. Sözgelimi ödül kurumunu tartışmaya açmasında Orhan Kemal Roman Ödülü’nün Hamdi Koç’a verilişi, tarihi roman konusunu ele almasındaAmin Maalouf’un yapıtlarının Türkçede yayımlanmaya başlaması, dil ve siyaset ilişkisine eğilmesinde Nihat Genç’in Opus 61’inin yayımlanması etkilidir. Burada önemli olan, Ahmet Yıldız’ın pek çok kitap tanıtma yazarının düştüğü tuzağa düşmemesidir: Yıldız, okuduğu yeni bir yapıtı güncelliğe hapsetmez, mutlaka yakın veya uzak tarihsel bir perspektife oturtarak değerlendirir.

Olumlu veya olumsuz görüşlerini böyle bir perspektife oturtması, yazarın donanımlı bir edebiyat bilgisiyle şekillenir ve bu da sahici yorumlara kapı açar. Sadece yeni yapıtlara ilişkin değerlendirmelerinde değil, edebiyat dışı meseleler hakkındaki yorumlarında da bunu görmek mümkündür.

Hikâyeci, editör ve eleştirmen Ahmet Yıldız’ın yaklaşımında dikkat çeken temel eğilim, iflah olmaz bir muhalifliktir. Bu muhalifliğin “sözde” kalmadığını belirtmek gerekiyor. Yazıları okuyanlar, son derecede donanımlı bir yazarla karşı karşıya olduklarını anlayacaklardır.


Eğer kitaba bir indeks koyulsaydı bu indekste okur Herodot, Onat Kutlar, Nevzat Çelik, Shakespeare, Robert Finn, Vedat Türkali, Necati Güngör, Behçet Aysan, John Reed adlarını bir arada görebilecekti.

Demem o ki, Ahmet Yıldız sadece odak kitapta veya yazarda kalan bir eleştirmenlikten değil, o kitaba ya da yazara bakarken bağlantı kurulabilecek başka kitap veya yazarlara da söz düşürmekten yana. Bu yaklaşım ise yazılara hem genişlik hem derinlik katıyor.

Hareketli, canlı, renkli anlatımıyla Ahmet Yıldız yazdığı her şeyi okunur kılıyor. Yıldız’ın biçeminde bana en ilginç gelen yan ise şu oldu: Kitap tanıtımı, eleştiri, sosyolojik veya tarihsel tespit; hangisini yapmaya niyetli olsa da yazılara genellikle bir anekdotla, ilginç bir hikâyeyle başlıyor.

Sözgelimi, Şevket Süreyya Aydemir okumaları üzerinden gelişecek yazısının girişi şöyle: “1950 yılının 3 Haziran günü, elli yaşını geçmiş bir yüksek bürokrat, Ankara’da Dikimevi son durakta otobüsten kurtulmak ister gibi çevik bir atlayışla indi. Yazlık beyaz bir ceket, pantolon, açık renk bir gömlek giyiyordu. Başındaki fötr şapkayı iki parmağıyla özenle tutarak eline aldı. Boyunbağını gevşetti. Mamak yönüne doğru yola koyuldu.” (s. 55)

Bu tip başlangıçlar hem bir öykü tadı (yazarın öykücülüğünün bunda payı olmalı) veriyor hem de okuyanda konuya karşı bir merak uyandırıyor. Bugüne kadar hiçbir deneme-eleştiri kitabında görmediğim bu tarzın özgün ve ilginç bir teknik olduğunu söylemeliyim.

Bizde editörler genellikle şairlerdir: Enver Ercan, Cenk Gündoğdu, Adnan Özer, Metin Celâl, Veysel Çolak, Halim Şafak, Aydın Şimşek, Fuat Çiftçi, Mustafa Fırat vd. Bir hikâyecinin editörlük ve eleştirmenlik etmesi Türk edebiyatı ortamında pek sık rastlanan bir durum değil. Aklıma Kitap-lık’taki uzun deneyimiyle Murat YalçınHayalet Gemi yıllarından Murat Gülsoy veAyfer Tunç, Hece’de Hüseyin Su geliyor.

Bu yönden bakıldığında Ahmet Yıldız hem hikâyeleriyle hem de eleştirileri ve editörlük çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Hangisini yaparsa yapsın azimli, çalışkan, yenilikleri yakından izleyen bir tavrı var. Yaratıcı yetenekten sonra edebiyat için en önemli kriterler de bunlar değil mi zaten?

Edebiyat çerçevesinde veya edebiyat dışı pek çok konuya kafa yoran, okuduklarını eleştirel süzgeçten geçirmekte maharet sahibi olan, günü ve geleceği birlikte düşünmede becerikli bir yazar Ahmet Yıldız. Galiba en çok da buharlaşmaya karşı tekrar katılaşmayı önermesiyle dikkat çekiyor.

Bâki Asiltürk
Gerçekedebiyat.com